Saddam Hüseyin'in kendi halkına karşı uyguladığı katliamların durdurulması için uluslararası toplum harekete geçti.
ABD, Türkiye'ye kuzeyden de bir cephe açılmasını, buradan Türk askerlerinin Irak'a girmesini önerdi.
Ancak Türkiye'deki muhalefet liderleri Süleyman Demirel ve Erdal İnönü, buna karşı çıktılar. İktidarda olan ANAP içinde de Irak'a asker gönderilmesi konusunda bir ikilik vardı. Tezkere olmayınca, kendi imkanımızla sınır bölgelerine göç eden Iraklılara kendi imkanlarımızla Irak içinde yardım edemedik. Dolayısıyla adına Çekiç Güç denilen bu oluşum ortaya çıktı.
Daha sonra Türkiye'de iktidara gelen farklı siyasi partiler de Çekiç Güç'ü eleştirmesine rağmen her seferinde Çekiç Güç'ün görev süresinin uzatılması için meclis'ten karar çıktı. Farklı hükümetler dönemlerinde de uzatma kararları hep onaylandı. Çekiç Güç'e çok karşı olanlar bile, uzatılması için oy kullandılar.
ÇEKİŞ GÜÇ: (Haşmet Babaoğlu); "Birinci Körfez Savaşı'ndan hemen sonra "Saddam Hüseyin'in saldırılarına karşı Kuzey Irak'ta yaşayan halkları korumak" için İncirlik ve Pirinçlik'te konuşlandırılan 77 hava aracı ve 1862 kişilik personelden oluşan birlikten söz ediyorum.
Birkaç yıl içinde bölgenin sosyolojisini tabandan değiştiren; kuzeyde Kürt devleti yapılanmasını fiilen güvence altına alan ve bir yandan da Kandil'e teçhizat taşıyan oluşumdan...
90'lı yıllar boyunca altı ayda bir meclisimize "Çekiç Güç"ün görev süresini uzatma kararları geldi. ABD istedi, her seferinde "Okey!" dedik.
O sırada başta Eşref Bitlis Paşa olmak üzere "Çekiç Güç varken PKK'yla mücadele başarıya ulaşamaz" diyen komutanlarımız şüpheli ölümler ve açık suikastlarla "susturuldu"lar.
Uyanabilirdik.
Ama öyle bir siyasi kargaşa vardı, ortalık öyle toza dumana katılmıştı ki, gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatmayı tercih ettik.
Benim de içinde yer aldığım dönemin ana akım medyası ise "yaşam tarzı"na kafayı takmıştı.
Amerikalılar kaymakam tokatlamış;
Cizre'de, Silopi'de askerlerimiz yabancı bir ülkenin ordusu gibi dolaşır hale gelmişler; umursayan yok denecek kadar azdı."